Öncelikle bize neredeyse Her gün sorulan bir soruya buradan açıklık getirmek isterim

Yunan asıllı değiliz Helen kızımın adı aslen Erzurum  kökenli bir aileye mensubuz. 2012 yılında soy ismimizi taşıyan bir mağaza ile sektöre adımımızı artık. Fakat Helen yüzyıllar önce yaptığı gibi bugünde hayatımızın istikametini değiştirdi. Gelişen dünyada, birbirini takip eden teknolojiler ile arz ve talep dengesi ayrıca bu eşitliği sağlayan ürünler hep değişkenlik gösterir.

Bizim sektörümüz dışında.

Çünkü altın keşfedildiği günden bugüne itibarını hep korudu. Kraliçe Cleopatra'nın hükümdarlık asasında, Sezar'ın yaka iğnesinde, şapellerde, fransız salonlarında, Osmanlı saraylarında Helen İn eşsiz yaprak tacında hep 'O'  vardı. Büyük ustaların, zanaatkar sarrafların ellerinde şiir gibi işlenen bir maden. Çok zor tepkimeye giren ve asla paslanmayan bir cevher. İadeyi itibara hiç ihtiyaç duymadı.

Bu kadar kıymetli bir maden ateşte eriyip vücut bulacaktı. Karda ayak izleri aramaya başladık. Görevimizi yaparken sessiz ve sıradan olmalıydık. Kalp, ruh, beden üçü bir arada olmalı. Aynı anda konuşmalı fakat farklı notalar çalmalıydı. Ürettiğimiz her parça bir beyandı. Misafire sunulan her tasarım bizim kartvizitimiz olacaktı. Ve hiçbir şey zarafet kadar yüksek sesle konuşamazdı.. Meslek edindiğimiz bu kıymetli maden ellerimizde, hayal gücümüzde şekillenecek ve tercih edildiği her saniye yaşamaktan keyif duyacaktık.

Helen tüm bu idrak çerçevesinde hayata gelmiş bir markadır. Helen'den alıp evinize götürdüğünüz her tasarım bizim ruhumuzun bir parçasıdır. Ve yaşamınızın senfonisinin bir noktası da biz olmuşuz demektir. Nezaketle hayatlarınıza dokunmak dileklerimle